24 Mart 2016 Perşembe

ZULTANİT TAŞI ÖZELLİKLERİ

















Zultanit Diaspor mineralinin berrak bir çeşidi ve ‘’Diaspor’’kelimesi Yunanca dağılmak, dağıtmak demek. Diaspor minerali ilk kez 1801 yılında Rusya’nın Ural dağlarında keşfedildi ancak berrak Diaspor çeşidi 1977 yılında Türkiye’de keşfedilene kadar hiç görülmemişti. Günümüzde mücevher üretimine uygun kalitede berrak Diaspor sadece Türkiye’de Muğla’nın Milas ilçesinde çıkarılıyor. Bu nadir değerli taş ilk defa 1994 yılında Eur Asia adlı bir şirket tarafından koleksiyoner taşı olarak pazarlandı ancak şirketin bu taşla ilgilenmesi çok uzun sürmedi. Eur Asia şirketi bu taşın pazarlanmasını bıraktıktan sonra Türk kuyumcusu Murat Akgün Türkiye’deki maden işletme hakların alınması ile ilgilenmeye başladı ve bunu 2005 yılında başardı. Bu değerli taşı Zultanit olarak tüm dünyaya tanıtan yine Murat Akgün oldu ve bugün Zultanit taşı sadece Zultanite Gems LLC tarafından pazarlanır. Zultanite Gems LLC çevreye dost ve güvenli madencilik tekniklerin güçlü bir destekçisidir. Şirket zultanit’in yüksek kaliteli taş imajını geliştirmek için sadece temiz taşları pazarlamayı seçti. GIA Enstitüsü zultaniti Tip 2 berrak bir taş olarak sınıflandırdı ve bu genellikle sadece 10x büyütme sırasında içindeki bazı kapanımların görülebileceği anlama gelir. Zultanit Moh’s skalasına göre 7 puanlık sertlik derecesine sahip ve onun ışık kırma endeksi 1.75. Eğer bir taş uzmanı değilseniz bu rakamlar size çok az şey ifade edebilir ancak bu özellikler zultaniti mükemmel bir mücevher taşı yaparlar. Ayrıca 100% doğal bir taş olarak zultanit hiç bir kalite geliştirme işlemi uygulanmayan nadir birkaç değerli taşlardan biridir.



17 Mart 2016 Perşembe

TÜRKİYE’NİN DEĞERLİ TAŞI ZULTANİTE
















Renk değiştiren taşlar uzun zamandır koleksiyonerlerin en çok aranan taşların arasında yer aldılar ve bu taşlar sadece son yıllarda geniş tüketici pazarında ilgi görmeye başladı. İnsanların sürekli sıra dışı veya benzersiz taşlara sahip olma arzusu renk değiştiren değerli taşları popülerliğin zirvesine yaklaştırdı. Aleksandrit, renk değiştiren safir, garnet hatta pırlanta bunlar en çok bilinen renk değiştiren değerli taşlardır ancak son yıllarda başka heyecan verici renk değiştiren bir değerli taş Türkiye’de çıkarıldı. Zultanit – Diaspor olarak adlandırılan ve çok nadir görülen malzemenin renk değiştiren bir çeşididir. Zultanit Dünya üzerinde sadece Muğla’daki Milas bölgesinde bulunan 4000 fit yükseklikte bir dağda bulunur ve Osmanlı İmparatorluğu’nu yöneten 36 padişah onuruna adlandırılmıştır. Mücevher dünyası için oldukça yeni bir taş zultanit doğal güzelliği ile ilk bakışta herkesi büyülüyor. Diğer renk değiştiren taşlar gibi zultanit sadece iki renk geçişi ile sınırlı kalmaz. Gün ışığında haki yeşili, kivi yeşili veya şampanya sarısını gösterirken akşam ve mum ışığında ahududu pembesinden bal sarısına veya konyak rengine kadar değişebilir. Taşın boyutu büyüdükçe renk değişimi daha net görülür. Bazı zultanitler kedigözü etkisine sahip. Bu etki kabişon kesim şeklinde taş yüzeyi boyunca tek parlak bir ışık bandı olarak ortaya çıkar. Ancak kedigözü zultanit son derece nadir görülür ve oldukça değerlidir.

Zultanit sahip olmaya değer bir taştır. Çok hoş benzersiz renk değişimini gösteren ve aynı zamanda nispeten dayanıklıdır. Zultanit 10 karattan büyük boyutlarda bulunabilir ve bu diğer renk değiştiren taşlara göre oldukça büyük bir avantajdır çünkü renk değiştirme özelliği taşıyan diğer taşlarda 2-3 karatı aşan boyutlar çok az bulunur. Her şeyi hesaba katarsak zultanit fiyat açısından da çok daha uygundur. Şu anda 2-3 karatlık temiz kaliteli taşların fiyat aralığı karat başına yaklaşık 300-400 dolardır. 5-7 karatlık boyutlar 600-700 dolar ve 7-10 karatlık boyutların fiyatları karat başına 800-1000 dolar arasında değişebilir. Olağanüstü renk ve kalite büyük boy taşların fiyatları bazen daha da yüksek olabilir. Taşların fiyatlandırması arz ve talebin bir yansıması olduğunu unutmayın ve zultanitin kaynağı şu anda oldukça sınırlı. Yakın gelecekte talep artarsa fiyatlar da artabilir. Yeni bir taş olduğu için zultanitin ünlü efsaneleri biriktirmek için çok az zamanı vardı ancak ezoterik özellikleri ile ilgileneler için zultanit psişik güç, kuvvet, hırs, akıl ve mantığa dayalı duyguların gelişmesine yardımcı olur. Büyüleyici ve olağanüstü bir taş zultanit tüm mücevher tasarımlarda nadir bir yıldızdır.


11 Mart 2016 Cuma

HOPE ELMASI 

LANETLİ ELMASIN GERÇEK HİKAYESİ





‘’ Ve lanet sonsuza dek senin üzerindedir ‘’. Birçok insanın gözünde bu şiirin sözleri ünlü Hope elması ifade eder. Meşhur Hope elması safir gibi koyu mavi rengi ile tanınır, ama her şeyden önce talihsizlik getiren bir taş olarak bilinir. Peki, bu taş gerçekten kötü şans getirir mi? Onun bütün sahipleri aniden veya kötü bir şekilde öldü mü? Vereceğimiz cevap sizde hayal kırıklığı yaratabilir, ancak Hope elması sahiplerine talihsizlik getirmedi ve kesinlikle onların erken ölümüne sebep olmadı. Lanetli elmasın sahiplerinden birçoğu uzun bir hayat yaşadı ve taşı çevreleyen kötü efsaneleri bazı kişileri tarafından belirli amaç için icat edilmişti.





Hope elması hakkında bilinen en eski gerçekler on yedinci yüzyılın ortasına ait ve onun kaynağı Golconda bölgesindeki Kollur madeni olduğunu söylenir. Bazı kaynaklara göre mavi elmas çalınmadan önce Hindistan’da kutsal bir idolün gözüydü, ancak bunu destekleyecek hiçbir kanıt yoktur. Kesin bilinen şey, Jean Baptiste Tavernier adında bir tüccarın 1668 yılında Hindistan gezisinden bu taşı Fransa’ya getirilmesi ve onu Fransa Kralı 14. Louis’e satılmasıdır. Bazı bilgiler Tavernier’in bu elması Hindistan’da 1642 yılında satın aldığını gösterir, ancak onun böyle değerli mücevheri uzun zaman Kraldan gizli tuttuğuna inanmak oldukça zordur çünkü 14. Louis’in değerli taşlarda ve özellikle elmaslara olan tutkusu çok yaygın biliniyordu ve böyle bir elmasın varlığını mutlaka en kısa zamanda öğrenecekti. Diğer teoriler Tavernier’in mavi elması Hindistan’da değil, Avrupa’da bir ticaret merkezinde, muhtemelen Venedik’te Doğu gezisinden sonra satın aldığını söylerler ve bu oldukça mantıklıdır. Tavernier 14. Luis’e 20 büyük elmastan oluşan bir koleksiyon sundu ve mavi elmas bu koleksiyonun içinde en önemli yer alıyordu. Kral elmasları görünce büyülenmiş ve hemen finans bakanı Colbert’e onları satın alınmasını emretmişti. Fransa’nın saray hazinesi 14. Louis döneminde Avrupa’nın ve belki de dünyanın en iyi değerli taşlara sahipti. Kral Tavernier’e asalet unvanı vererek protestan olmasına rağmen yaptığı hizmetleri için ödüllendirdi. Tavernier herhangi lanetin altında kalmayan mavi elmas sahiplerinden biriydi ve 84 yaşındayken Rusya’da öldü ve Moskova yakınında bir protestan mezarlığında toprağa verildi.





14.Louis dört yıl boyunca mavi elmasın orijinal halini korudu ve ancak 1673 yılında saray kuyumcusu Mösyo Pitau onu 69.07 karat ağırlığında kalp şekline dönüştürmüştü. 1749 yılında 15.Louis mavi elması Altın Post madalyasına monte edilmesini emretti ve bu elmas aynı şekilde 16.Louis tarafından da kullanılıyordu. 16.Louis’in eşi Marie Antoinette tam bir mücevher delisiydi ve genellikle onun mavi elmas tarafından lanetlendiğini iddia edilmişti ancak bu elmasın Marie Antoinette tarafından takıldığına dair hiçbir bir kaydı yoktur çünkü mavi elmas tamamen erkek süsü olarak Altın Post madalyasında takılı kaldı. 14 Temmuz 1789 yılında Fransa’nın ayaklanma döneminde iktidara gelen kurucu meclis tüm saray mücevherlerinin envanter listesini yapılmasını emretti ve kayıt sırasında mavi elmasa 3 milyon frank değer verilmişti. Daha sonra tüm saray mücevherleri Palace de la Concorde bulunan Garde Meuble, kısmen müze kısmen mobilya mağazasına taşındı. Belirli günlerde halka mücevherleri görmeye izin veriliyordu ve hırsızlar bu fırsatı çok iyi değerlendirdi. 16-17 Eylül 1792 gecesinde tüm paha biçilmez mücevherler çalındı ve üç ay sonra İngiltere’ye kaçırıldı.







1804 yılında Fransız Meclisi savaş sırasında işlenen tüm suçları için af yasasını çıkardı ve mavi elmas Fransız Hükümetinden çalınan saray eserinden İngiliz tüccarların elindeki değerli mal varlığına dönüşmüştü. 1792-1812 arasındaki 20 yıl mavi elmas tarihindeki en gizemli yılları olarak kabul edilir ve onun yeniden kesilme koşulları hakkında hiçbir şey bilinmemektedir. Büyük olasılıkla İngiliz taş ustası John Françillon ve elmas tüccarı Daniel Eliason bu işlemi o dönemin en önemli taş kesim merkezi olan Amsterdam’da gerçekleştirdi. 1839 yılında Henry Philip Hope mavi elmasın yeni sahibi olarak ortaya çıktı. Henry Philip Hope ve ağabeyi Thomas Hope birçok ülkeye kredi veren Hope&Co. bankasının sahipleriydi. Henry Philip Hope mavi elması John Eliason’un varislerinden satın aldığını tahmin ediliyor. Henry Philip Hope hiç evlenmedi ve öldüğünde tüm mirasını yeğenlerine bıraktı. Artık Hope elması olarak bilinen mavi elmasın yeni sahibi yeğenlerinin en büyüğü Henry Thomas Hope onu 1851 yılında Londra’da Crystal Palace Sergisinde ve 1855 yılında Paris’te Dünya Sergisinde sergiledi. Henry Thomas Hope dönemi Hope elmasının en sakin dönemi olarak kayda geçti ancak bu taşa kötü özellikleri vermeye hazır olanlar Thomas Hope’un (54) nispeten erken yaşta öldüğünü işaret edebilir. Thomas Hope’un kızı Henrietta Adela 1887 yılında Hope elmasını en küçük torunu olan Lord Henry Francis Hope’a miras bıraktı. Lord Henry Francis Hope kumar sevgisi yüzünden sürekli maddi zorlukları çekiyordu ve 1895 yılında tamamen iflas etti. 1901 yılında Lord Henry Francis Hope mavi elması New Yorklu bir elmas tüccarına sattı ve böylece Hope elması ona adını veren ailenin elinden tamamen çıkmıştı. Lord Henry Francis Hope 1928 yılında 72 yaşındayken öldü. Bir sonraki dönemde Hope elması hakkında iddia edilen tuhaf ve korkunç olayların dizisi başlıyor. Jacque Colot adında bir Fransız broker Hope elması satın aldıktan sonra aklını kaybedip intihar ettiğini iddia ediliyor. Rus Prensi olarak tarif edilen Prens İvan Kanitowsky Hope elması aktris Folies Bergeres’e hediye etti ve güzel aktris ertesi gün taşı taktığında Prens tarafından vuruldu. Bir Yunanlı kuyumcu mavi elması Türkiye Sultanına sattıktan sonra eşi ve çocuğu ile araba kazasında öldü. Bunun gibi daha bir çok hikaye bulunabilir ancak bu tür olayları destekleyecek hiçbir kanıt yoktur.





1901 yılında Lord Francis Hope’dan mavi elması satın alan New Yorklu taş tüccarı Joseph Frankel’in oğullarından Simon Frankel olduğunu ortaya çıktı ve bay Simon bu taşa 33.000 Pound ödediğini söyledi. 1908 yılında Frankel Hope elmasını iki milyon franga Salomon Habib adındaki tüccara sattı. Bir yıl sonra Salomon Habib çektiği maddi zorlukları yüzünden elması Paris’teki açık artırmaya koymak zorunda kaldı. Hope elmasına 1.500.000 Frank fiyat belirlendi ancak açık artırmadaki en yüksek teklifler 400.000 Franga bile ulaşamadı. Yine de Salomon Habib ihaleden hemen sonra Hope elmasını satmayı başardı ve alıcı Parisli tüccar Rosenau daha sonra onu Pierre Cartier’e sattı. Pierre Cartier’in Hope elması tarihinde oynadığı rol iki bölümünden oluşuyor. Birincisi, Hope elmasını eski möntürden çıkaran ve onun kemerini fasetleyen ilk Pierre Cartier olu. İkincisi Pierre Cartier onu bayan Evalyn McLean’e sattı ve Bayan Evalyn’in adı önümüzdeki otuz yıl boyunca hep bu elmasla anıldı. Bayan Evalyn Walsh McLean altın madencisi Thomas Walsh’un kızıydı. 1908 yılında Bayan Evalyn Wasington Post gazetesi sahibinin oğlu Bay Edward McLean ile evlendi. Balayı gezisi sırasında çift düğün hediyesi almak için Paris’teki Cartier mağazasını ziyaret etti ve Bayan McLean düğün hediyesi olarak 94.80 karatlık damla şeklindeki Star of the East elmasını aldı. Çiftin 1910 yılındaki ikinci Paris gezisinde Pierre Cartier Hope elması göstermek için Bayan Evalyn’i kaldığı otelde ziyaret etti ancak Bayan Evalyn elmasın montürünü hiç beğenmedi. Aynı yılının ekim ayında Pierre Cartier Hope elmasını New York’a getirdi ama bu sefer mavi elmas muhteşem bir kolyeye monte edilmişti. Bayan McLean 40.000 Dolar peşin ve 114.000 dolar üç yıl içerisinde ödeme şartı ile 180.000 dolara Hope elması almayı kabul etti. Daha sonra Bayan McLean onu kiliseye götürerek kutsadı ve o andan itibaren elmastan ayrılamaz oldu. Bayan Evalyn Hope elması ile ilişkili olan kötü efsanelere hiç inanmadı ancak onun kişisel hayatı trajedilerle doluydu. Erkek kardeşinin erken ölümünden sonra onun büyük oğlu sadece dokuz yaşındayken bir arabanın altında ezilerek öldü. Bayan Evalyn sevdiği kocasından içki yüzünden boşandı ve kocası sonunda bir akıl hastanesinde öldü. Ama en son darbe onun tek kızının sadece 25 yaşındayken aşırı dozdan ölmesi oldu. Bayan Evalin bu darbeden sonra düzelemedi ve ertesi yıl almış yaşındayken pnömoniden öldü.








Bayan McLean torunlarının en küçüğü 25 yaşını doldurana kadar tüm değerli eşyalarının satılmamasını vasiyet etti. Onun ölümünden iki yıl sonra mahkeme ailenin devlete karşı borçlarını ödemek için mücevherleri satmayı izin verdi. Mücevherlerin satılma ihtimali haberlere çıkınca Hope elmasının birçok alıcısı çıktı ancak 1949 yılında Harry Winston açıklanmayan para miktarı ödeyerek Bayan McLean’in tüm mücevher koleksiyonunu satın aldı. Bay Winston görünüşe göre elmasın sahiplerine getirdiği laneti hakkında pek endişe etmiyordu çünkü onu defalarca Atlantik üzerinden taşıdı ve özellikle bununla ilgili bir hikaye anlatmayı çok seviyordu. Bay Winston, eşi ve iki çocuğu ile Lizbon gezisinden Amerika’ya geri dönerken iki ayrı uçağı ile dönmeyi karar verdiler. Bayan Winston New York’a gitmek için Cuma günkü uçağına binecekti, Bay Winston ise ertesi günkü uçağı ile gelecekti. Cuma gününde Bayan Winston’un uçağı planlandığı gibi kalkış yaptı ve her zamanki yakıt ikmali için Azor adalarında indi. Uçağın motorundaki küçük sorun iki saatlik gecikmeye neden oldu ve Bayan Winston’un yolcuların arasında olma gerçeği kısa sürede belli oldu hatta bir yolcu yolculuğa artık devam edemeyeceğini söyleyerek uçağa binmeyi reddetti. Ertesi gün Bay Winston eşinden bir telegram alarak her şeyin yolunda olduğunu öğrendi ve uçağa binerken yandaki koltuğu boş görünce çok sevindi. Azor adalarına indikten sonra Bay Winston yanındaki boş koltuğunun artık boş olmadığını öğrendi. Yeni yolcu lanetli elmas sahibinin eşi ile aynı uçakta seyahat etmekten nasıl kurtulduğunu anlatıyordu. Yolcu sürekli konuşuyordu ve herkesi rahatsız ediyordu özellikle o uçağın güvenli bir şekilde yere inip inmediğini merak ediyordu. Bay Winston bunu duyunca yolcuya eşinden aldığı telegramı uzattı. Yolcu şaşkın bir şekilde Bay Winston’a baktı ve bir daha ağzını açmadı. Harry Winston döneminde Hope elması binlerce kilometre seyahat etti ve transit sırasında bir milyon dolara sigortalandı, ayrıca sergilenirken milyonlarca dolar bağış topladı. Kasım 1958 yılında Harry Winston Hope elmasını Smithsonian Müzesine bağışladı. Bugüne kadar Hope elması sadece birkaç kez Smithsonian müzesini terk etti. 1962 yılında Fransa Louvre Müzesindeki sergi için. Bu sergide mavi elmas 14. Louis’in diğer mücevherleri ile yüzyıllar sonra yeniden bir araya geldi. 1965 yılındaki Güney Afrika’daki Johannesburg sergisi için. Hope elması Güney Afrika’ya gelince De Beers Araştırma Laboratuvarının üst düzey yetkilileri elmasa bilimsel inceleme yapmayı başardı. Diğer tüm doğal mavi elmasları gibi Hope elması en nadir tip IIb grubuna ait olduğunu tespit edilmiştir. Bu tarihi 45.52 karatlık elmasın ölçüleri: en – 21.76mm, uzunluk- 25.60mm ve derinlik 12.00mm, ayrıca Hope elmasının nispeten kalın kemeri ve oldukça geniş bir culeti var. GIA enstitüsü Hope elması VS1 berraklık derecesi ve Fancy Deep grimsi mavi renk seviyesi olarak derecelendirdi.






9 Mart 2016 Çarşamba

MART AYININ ŞANS TAŞI AKVAMARİN




Akvamarin taşı denizin derin mavisinden gökyüzünün açık mavisine kadar olağanüstü güzel mavi renk tonlarını sunar. Büyüleyici, berrak ve ışıltılı akvamarin hemen hemen her kadının ten ve göz rengine uyum sağlar. Tüm mücevher tasarımcıları ve sanatsal taş kesim ustaları akvamarinin ince mavi tonlarından esinlenerek eşsiz parçaları yaratırlar. Akvamarin uyum, dostluk ve güven duyguları uyandırır ve bu güzel duyguların temelinde sonsuz gökyüzünün ve hayat veren suyunun enerjileri yer alır. Akvamarine baktığınızda bazen gerçekten de okyanusun berrak mavisini yakaladığınızı düşünürsünüz. Bu nedenle bu taşın adı Latince Aqua (su) ve Mare (deniz) kelimelerden geliyor ve güneşli bir yerde suya konduğunda kendi güçlerini en iyi şekilde geliştirdiğine inanılır. Ayrıca eski zamanlarda akvamarin mutlu evlilik, neşe ve zenginlik getiren bir taş olarak sayılırdı. 


Akvamarin en iyi bilinen taşlardan biridir ve neredeyse yakut, safir ve zümrüt kadar popüler. Aslında zümrüt ve akvamarin beril ailesinin en değerli üyeleridir sadece akvamarin zümrüde göre hemen hemen hiç kapanımları içermez. Moh’s skalasındaki 7.5 – 8 puanlık sertlik derecesi onu çizilme riskine karşı büyük ölçüde korur. Akvamarin benzersiz mavi rengini demir elementinden alır ve bazı örnekleri mavimsi yeşil tonları gösterirler, ancak akvamarinin rengi ne kadar derin olursa değeri de o kadar artar. Akvamarinin çeşitli renk tonları güzel ve melodik isimleri taşırlar. Örneğin Brezilya’nın Santa Maria de İtabria madeninden çıkan çok nadir yoğun mavi taşlara ‘’Santa Maria’’ adı verilir. Benzer renk özellikleri gösteren Mozambik akvamarinlere ‘’Santa Maria Africana’’ adı verildi. Brezilya’daki Espirito Santo eyaletinde çıkan çok yoğun renkli olmayan taşlara ‘’Espirito Santo’’ adı verilir. Bir tane güzel akvamarin tonu 1954 Brezilya güzellik kraliçesi Martha Rocha’nın ismini bile almış. Sadece bu ilginç isimlere bakarak Brezilya’nın ne kadar önemli akvamarin kaynaklarına sahip olduğunu hemen anlarsınız. Dünya pazarındaki akvamarin taşının çoğunluğu bu ülkeden geliyor ancak bu taş aynı zamanda Zambiya, Nijerya, Madagaskar, Mozambik, Afganistan ve Pakistan’da bulunur.